Haz 12, 2017 | Yazı içeriği
Dünyada son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti. Küresel gıda sisteminin sürdürülebilirliği için acilen, gıda israfının azaltılması; tarıma elverişli arazilerin mutlak surette gıda üretiminde kullanılması ve daha az toprağa ihtiyaç duyan gıdaların tercih edilmesi gerekiyor.
Dünyada gıda ve beslenmeye ilişkin sorunları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), Milano Gıda Hukuku ve Politikaları Merkezi ile “Dünya Günü”nde yeni bir araştırma yayımladı. İklim değişikliği konusunda yapılan Paris Anlaşması’nın birinci yıl dönümünde yayımlanan Gıda Sürdürülebilirliği Raporu’na göre önümüzdeki 40 yıl içinde açlık riski ile karşıyayız.
Gezegenin sürdürülebilirliği, tarım ve gıdaya erişim konusunda geleceğimizi tehdit eden unsurların detaylıca yer aldığı Gıda Sürdürülebilirliği Raporu’na göre dünyada son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’u verimsizleşti. Uzmanlar her gün Berlin, her yıl Filipinler büyüklüğünde tarım alanını kaybettiğimizi belirterek; sürdürülebilir tarım politikalarına dikkat çekti. Yakın dönemde tarım ve gıda israfı konusunda somut adımlar atılmazsa 40 yıl sonra gıdaya erişim zorlaşacak.
Rapora göre dünyadaki arazilerin yaklaşık yüzde 40’ı tarım ve hayvancılık ile ilgili faaliyetlerde kullanılırken; toplamda 4,4 milyar hektarlık tarıma elverişli arazi bulunuyor. Son 40 yılda tarıma elverişli arazilerin yüzde 30’unun verimsiz hale geldiği belirtilen raporda, Sahra Altı Afrika, Güney Amerika, Güneydoğu Asya ve Kuzey Avrupa’nın birçok bölgesinde toprak kalitesine bağlı olarak ekilebilen alanlar hızla etkilenmeye devam ediyor. Dünya her gün Berlin, her yıl Filipinler büyüklüğünde tarım alanı kaybediyor.
Yaşam tarzındaki değişiklikler gıda talebini azaltıyor
Rapora göre yeryüzü arazilerinin yüzde 25’i ciddi hasar görmüş durumda ve son 150 yılda gezegenin üst yüzeyinin yarısı kaybedildi. Ekilebilir alanların kaybıyla ilgili örneklerin de yer aldığı raporda Çin’deki Loess Platosu’nda hızlı erozyonun en büyük sebebi ormansızlaşma.
Batı Amerika’da otlakların aşırı kullanımı toprak derinliğini azaltarak çölleşmeye neden oldu. Hindistan’daki ağaçların hızla kesilmesi tarım toprağındaki verimliliğin kaybolmasına; Brezilya’da ise soya üretimdeki artış, her yıl 55 milyon ton tarım toprağının kaybedilmesine neden oldu. Yaşam tarzındaki değişimlerin gıda talebini artırdığına dikkat çeken uzmanlara göre bu artış 2050 yılına gelindiğinde 2009 yılına kıyasla yüzde 70 daha fazla olacak.
Raporda dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara ulaşmasının beklendiği, gıdaya erişim için bugünden daha fazla yeni arazi arayışı olacağına dikkat çekilirken; bu arayışın ormansızlaşmayı ve üretim yerlerinin değişmesini beraberinde getireceği belirtildi. Uzmanlar, 1990 yılından bugüne 129 milyon hektarlık orman alanının yok edildiğini (Güney Afrika büyüklüğünde), bu durumun yüzde 80’inin gıda üretimi kaynaklı olduğunu kaydetti.
Bağışçı ve fon sağlayıcıların tarıma yeniden ilgi göstermeye başlamış olmalarına rağmen, dünyada yaklaşık 800 milyon insanın açlık çektiğini belirten FoodTank Kurucusu ve Başkanı Danielle Nierenberg, “Bir tarafta açlık, diğer tarafta ise, yakın gelecekte çözümü mümkün görünmeyen kötü beslenme nedeni ile her yıl 36 milyon insan hayatını kaybediyor. Toprak kaybı ve aşınması dünya genelinde gıda sistemimizi etkileyen en büyük etkenlerden biri. Sürdürülebilir tarım sadece bir seçenek değil, açlık, yoksulluk ve gıda israfı ile savaşabilmek için bir gereklilik. Hastalıklara, kuraklığa, sellere ve iklim değişikliğinin sonucunda artış gösterecek diğer tüm felaketlere dayanacak mahsuller yetiştirmek için geleneksel tarım uygulamalarını yeniden keşfetmek gerekiyor” yorumlarını yapıyor.
Gıda üretiminin yüzde 40’ı sofralara ulaşmıyor
Her 3 ayda bir yenilenecek olan Gıda Sürdürülebilirliği Raporu’nda gıda üretiminin yüzde 40’ının sofralara ulaşmadığı belirtiliyor. Bu arada tarıma elverişli arazilerin yüzde 80’i hayvan yemi yetiştirilmek için kullanılıyor. Oysa uzmanlar “Tüketilen et, aldığımız kalorilerin sadece yüzde 17’sini bize sağlıyor. Beslenme seçimlerimiz çevreye eskisinden daha fazla etki etmeye başladı ve gezegenimizi gerçekten korumak istiyorsak bu konuda harekete geçmemiz gerekiyor” uyarısında bulunuyorlar.
Gıda hakkının korunması en acil konulardan biri
Raporda Birleşmiş Milletler Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver’in de görüşlerine yer veriliyor. Birleşmiş Milletler’in yıllarca savaşa maruz kalmış ve günümüzde kalıcı kuraklıkla karşı karşıya olan, özellikle de dört ülkeyi etkileyen yıkıcı gıda krizi hakkındaki uyarısına yoğunlaşıldığını belirten Elver’in yorumları şöyle: “Silahlı çatışma ile birleşen ekonomik kriz, yüksek gıda fiyatları, yetersiz tarım üretimi ve bazı durumlarda kuraklığın etkileri ile iklim değişikliğinden kaynaklı zorlayıcı hava koşulları Yemen, Güney Sudan, Nijerya, Somali gibi birkaç ülkede milyonlarca insanın aç kalmasına neden oldu. Sivil toplum kuruluşlarının sağladığı gıda ve suyu kasıtlı olarak engellemek insanlığa karşı bir suçtur ancak cezasız kalmaktadır. BM sözleşmesinde yer alan uluslararası topluluğu koruma sorumluluğunun hatırlatılması için, yasal olarak bağlayıcı nitelikte küresel bir anlaşmaya ihtiyacımız var. Ne yazık ki, açlık ve kıtlığın nasıl ortadan kaldırılacağı ve önemli insani durumlar kapsamında gıda hakkının nasıl korunacağı, 21. yüzyılda aciliyetini koruyan konulardır. Bu uluslararası toplumun en kısa sürede müdahalesini gerektiren kritik bir konudur.”
Kaynak: Dünya Gazetesi
Nis 24, 2017 | Yazı içeriği
Kaynak:Yeşilist
Genç çiftçilere 30 bin liraya kadar verilecek hibe desteği için başvurular yeniden başladı. Bu destekten yararlanmak isteyenler için hibe şartları ve istenen belgeler kafa karıştırıyor. Bu sorunu gören Tarım Dünyası Platformu kurucusu ve 20 yıllık Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım gençlere yardım eli uzatmış.
Başvuru yeri ve zamanı:
Başvurular 7 Nisan 2017 tarihinde başladı ve 5 Mayıs 2017 tarihi mesai saati bitiminde sona erecek. İlk başvuru, internet üzerinden gencciftci.tarim.gov.tr‘den yapılacak.
Başvuru dokümanları doldurulduktan sonra yazılım programından çıktısı alınması isteniyor. Daha sonra ise başvuru sahibinin, çıktıları, projeyi ve istenilen belgeleri, ikamet ettiği veya ikamet etmeyi taahhüt ettiği 20 bin nüfusun altındaki yerleşim birimlerinin bağlı olduğu il/ilçe tarım müdürlüğüne 5 Mayıs 2017 mesai bitimine kadar başvurması lazım.
Genç çiftçilerde aranan şartlar:
- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.
- Tebliğin yayımlandığı (31 Mart 2017) tarih itibarıyla 18 yaşını doldurmuş, 41 yaşından gün almamış olmak.
- Okur-yazar olmak.
- Başvuru tarihi itibarıyla ücretli çalışan olmamak. Örgün eğitime devam ediyor olmamak. KDV, gerçek ve basit usulde vergi mükellefi olmamak.
- Hayvansal üretime yönelik, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, tesisi yapımı ve hayvan alımı konulu proje başvuruları için 31 Mart 2017 itibari ile 15 adet büyükbaş veya 50 adet küçükbaş’tan fazla hayvan sahibi olmamak. Arı ve arı ürünleri yetiştiriciliği konulu proje başvuruları için 50 adetten fazla arılı kovan sahibi olmamak.
- Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında 2016 yılı Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında; hibeden faydalanmış, hibe sözleşmesi imzalamamış, hibe sözleşmesi iptal edilmiş veya Değerlendirme Komisyonunca başvurusu reddedilmiş olmamak.,
- Aynı proje konusunda Bakanlığın diğer hibe programlarından yararlanmış olmamak.
- Yukarıda sayılan koşullar başvuru yapacak kişilerin eşleri için de geçerli olacak.
Genç çiftçi hibe desteğinde kesin başvuru aşamasında istenen belgeler:
- Nüfus cüzdanı fotokopisi.
- Ücretli çalışmadığına dair kendisine ve eşine ait Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan alınan belge.
- Gerçek ve basit usulde vergi mükellefi olmadığına dair kendisine ve eşine ait onaylı belge.
- Başvuru dilekçesi. (Yazılım programı üzerinden)
- Proje tanıtım formu. (Yazılım programı üzerinden)
- 31 Mart 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğin ekindeki “Taahhütname”.
- Diploma sureti veya okur-yazarlık belgesi, (Okur Yazarlık Belgesi ve Diploma örnekleri, aslı görülmüştür olarak veya onaylı olarak kabul edilmiş olması gerekir. Okul terk (Tasdikname) belgesi program kapsamında Okur-Yazar Belgesi olarak kullanılabilecektir. Okullardan alınan “.. Okulumuzdan Mezun Olmuştur.” İfadesi olan belgeler kişiye ait beyan olup sonrasında başvuru sahibinin örgün eğitime (Açık Öğretim – Açık Lise Hariç) devam ettiği tespit edilir ise başvuru reddedilip gerekli yaptırım ve cezai işlemler uygulanacaktır.)
Değerlendirme komisyonuna sunulacak belgeler
- Yatırım yeri mülkiyetinin (hisseli tapuda, yatırım yeri kadar hisseye sahip olanlar mülkiyeti kendisine ait kabul edilir) genç çiftçiye ait olduğuna dair belge.
- Aldığı eğitimin proje konusu ile uyumluluğunu gösteren (Yabancı ülkelerdeki okullardan alman diplomalar Yüksek Öğretim Kurumu veya Milli Eğitim Bakanlığı/Müdürlüğü tarafında onaylanması gerekir.) belge.
- Coğrafi işaret tescilinin proje konusu içeriğine ait olduğunu gösteren belge.,
- Şehidin birinci derece yakını, gazi, engelli, engelliye bakmakla yükümlü kişi olduğuna dair, değerlendirmeye esas belgeler.
Ali Ekber Yıldırım geçtiğimiz sene aynı hibeye başvuran 450 bin genç çiftçiden sadece 15 bin çiftçinin yararlanabildiğini hatırlatarak, başvuru yapanların çok büyük bir beklentiye girmemesini öneriyor. Yıldırım’a göre hibe aslanın ağzında.
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, 2017 yılı için 483 milyon lira kaynak ayrıldı. Bu kaynaktan 16 bin civarında genç çiftçinin yararlanması bekleniyor. Bu bütçenin 330 milyon liralık kısmının en az 11 bin genç çiftçiye büyükbaş/küçükbaş projeleri kapsamında verilmesi planlanıyor.
Bu kapsamda genç çiftçilere Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) tarafından 51 bin büyükbaş ve 100 bin küçükbaş hayvan dağıtılması öngörülüyor. Hayvancılık yatırımlarında tesis yapımı da yer alacak ve genç çiftçilerin finans ihtiyacını karşılamak amacı ile Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından daha etkin kredi kullanımı ve anahtar teslim proje gerçekleştirmeleri sağlanacak.
Nis 5, 2017 | Yazı içeriği
Önümüzdeki dönemde coğrafi olarak siyasi istikrarın oluşması halinde, Türkiye’nin lojistikte önemli rol üstleneceğini söylemek mümkün. Diğer yandan maliyetlerin artması, altyapı eksiklikleri, mevzuatta ve gümrük kapılarında yaşanan sorunlar yerinde duruyor.
Alışan Lojistik İç Anadolu’da yeni işbirliklerine hazırlanıyor
1985 yılında 20 araçlık filo ile uluslararası nakliyat firması olarak kurulan Alışan Group, 31 yıllık tecrübeye sahip. Lojistik inşaat, sigorta ve kimyasal yıkama sektörlerinde şirketler barındırıyor. 2005’te Hollandalı ortağıyla birlikte kurduğu Alışan Den Hartogh; çevreci tesisiyle Türkiye’de kimyasal taşıyan ekipmanları, Avrupa standartlarında modern tekniklerle yıkıyor. Grubun lokomotif şirketi Alışan Lojistik, 450 adet öz mal araç filosuna sahip. Başta kimya ve FMCG sanayi olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren Alışan Lojistik, tehlikeli kimyasalların elleçlenmesi, taşınması ve depolanması konusunda uzmanlığa sahip.
Alışan Lojistik Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Damla Alışan, 2015 yılını 355 milyon TL ciro ile tamamladıklarını ve yüzde 20 oranında büyüdüklerini söylüyor. 2016’da Gebze Güzeller Organize Sanayi Bölgesi’nde 20 bin paletlik yeni depo açılışı gerçekleştirdiklerini söyleyen Alışan, ek olarak, burada 15 bin palet kapasiteli yeni depolama tesisini devreye aldıklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Yurtiçi nakliye alanında Konya’da açtığımız yeni operasyon merkezini ve 5 bin palet kapasiteli 3 bin 500 metrekare kapalı alan ve 5 bin metrekare açık alanı kapsayan yeni depomuzu yatırımlarımıza ekledik. Böylelikle 2106 yılı itibariyle toplam 255 bin palet depolama kapasitesi ile Marmara, Trakya, Ege ve Çukurova Bölgesi’nden sonra, tüm İç Anadolu Bölgesi’ne hizmet vermeye başladık.”
Arkas Lojistik yüzde 15 büyüme hedefliyor
2016 yılında Arkas Lojistik kârını dolar bazında yüzde 15, TL bazında ise yüzde 31 artırdı. 2017 senesi içinde dolar bazında en az yüzde 15 büyümeyi hedefliyor. 1989 yılından bu yana Arkas Holding çatısı altında deniz, kara, hava ve demiryolu alanlarında, konteyner, parsiyel konteyner, multimodal, açık yük, proje taşımaları, terminal, yurt içi dağıtım ve depolama hizmetleri veriliyor. Firma, İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa, Mersin, İskenderun, Ankara, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Konya, Samsun, Trabzon ve Antalya’da olmak üzere Türkiye’de 14 ofisiyle faaliyet gösteriyor. Yurt dışında ise Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan, Yunanistan ve Şanghay’da 12 ofisi bulunuyor.
Firma 2016 yılında The One Awards Bütünleşik Pazarlama Ödülleri’nde lojistik sektörü içinde “Yılın en başarılı markası” seçildi. Arkas Holding Lojistik Hizmetleri Grup Başkanı ve Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Diane Arcas, farklı sektörlere yönelik uzmanlıklar geliştirmeyi önemsediklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Gündemimizde çekici, dorse ve iş makineleri olmak üzere toplamda 4 milyon 700 bin euro’yu kapsayan yatırım planımız var. Lokomotif yatırımları da planlamasını yaptığımız konular arasında. Filomuzdaki 706 vagon, bin 250 open top konteyner ile yıllık 1,5 milyon ton taşıma kapasitesine sahibiz. Lokomotif siparişi verilmesi, teslimi ve işletmeye başlanması iki seneyi bulacak. Bu noktada özel sektör sistemini kurana kadar TCDD’nin geçiş sürecinin nasıl planlanacağı da önemli.”
Arkas, Yenice’de terminal kurma hazırlığında olduklarını, Yenice Terminal’de elleçleme ve depolama hizmetlerinin yanı sıra, Mersin, İskenderun limanlarına direkt bağlantılı demiryolu hatları, iç sanayi bölgeleriyle limanlar arasında intermodal taşımayı geliştireceklerini sözlerine ekliyor. İskenderun, Kayseri, Gaziantep, Konya, Mersin ve Adana bölgesinden, Suriye, Irak, İran, daha sonra BDT ülkelerine ve Çin’e kadar intermodal ulaşım imkanı sağlanacak. Arkas yurtdışı faaliyetleri büyütme konusunda da Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Yunanistan deniz, kara ve tren yolu taşımalarını ve ticaretini artıracaklarını söylüyor. Afrika ve Orta Asya’da projeler gündemde. Lojistik sektöründe aldığı ödüllere demiryolu, uluslararası denizyolu taşımacılığı alanlarında iki “Atlas” ödülünü de ekleyen Arkas, teknolojiyi de odağında tutuyor. Arkas Lojistik Çağrı Merkezi ile öneri ve şikayet yönetimi konularında profesyonel yapısı ve “Lojistik Portal” ile dikkat çekiyor.
Barsan BGL Lojistik 20 yeni merkez açacak
2016 yılında Barsan Global Lojistik, uluslararası yatırımlarına devam etti. Firma bugün 19 ülkede 56 lojistik merkezde faaliyetlerini yürütüyor. 2016’da Amerika’da San Fransciso, Atlanta, Seatle, Çin’de Shenzen ve Ningbo, Brezilya’da Sao Paulo’da yatırımlar gerçekleştirildi. Avrupa’da ise Almanya’da Berlin, Hannover, Münih ve Stutgart, Macaristan’da Györ, Belçika’da Gent, Hollanda’da Rotterdam, Romanya’da Ghiroda, İrlanda’da Dublin, Barsan Lojistik’in 2016’da hizmet vermeye başladığı lojistik merkezler olarak öne çıktı. Türkiye’de İstanbul Samandıra, Antalya ve son olarak Ereğli Bölge Direktörlüğü’nü kurarak hizmet ağını genişleten firma, şu anda 20 bölge direktörlüğü ve 36 gümrük ofisi ile hizmet veriyor. Turquality için başvuru yapan ilk şirketler arasında yer alan Barsan BGL Lojistik adına değerlendirmede bulunan Barsan Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Çaptuğ, “2017’nin ilk çeyreğinde lojistik sektörü için eldeki verileri değerlendirdiğimizde durağan bir ilk çeyrek ile karşılaşacağımızı düşünüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı bütün sıkıntıları güçlenerek aştığını düşündüğümüzde 2017’den temel beklentimiz büyümenin sürdürülebilir olması yönünde. 19 ülkede 56 lojistik merkezde yürüttüğümüz faaliyetlerimize 20 yeni merkez daha ekleyeceğiz” diyor.
Borusan Ar-Ge ve inovasyona odaklandı
Borusan Lojistik, 2016 yılını TL bazında yüzde 20 büyüme ile kapattı. 2016’da şirket üç temel yatırıma odaklandı. Bunlardan ilki limandaki araç saha kapasitesini 250 bin adetten 350 bin adede çıkarmak üzerine oldu. Limanlarında şu an 350 bin araca hizmet verilebiliyor. Bir diğer yatırımı ise proje taşımacılığı alanında gerçekleşti. Türkiye’de ilk defa kullanılan yeni ekipman ve altyapılarla birlikte yaklaşık 2,5 milyon dolarlık yatırım hayata geçirildi. Özellikle rüzgar enerjisi alanında farklı çalışmalar gündemde. Borusan Lojistik ağırlıklı olarak inovasyon ve Ar- Ge çalışmalarına ağırlık veriyor. Borusan Lojistik Genel Müdürü İbrahim Dölen bu konuda “5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun çerçevesinde, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi onayı alındı. Ar-Ge merkezimizi kurduğumuz günden bugüne 100 milyon TL yatırım yaptık. Yatırımlarımız devam edecek” diyor.
Şirketin gelecek dönemde yapacağı yatırımların 20 milyon dolarlık kısmı Ar-Ge ve inovasyon üzerine olacak. 2017’de biri İstanbul’da diğeri İzmir’de toplam 112 bin metrekare alana sahip iki depo hizmete açılacak. İnovasyon ve Ar-Ge konusunda 2017’de sekiz farklı dijitalleşme projesi ve bir yeni inovatif ürün gündemde. Ar-Ge merkezi üzerinden yürütülecek çalışmalarla şirket satışlarında ek yüzde 5 oranında artış hedefleniyor. Dölen, “2017 genelinde inovatif iş modelleri geliştirmeye ve başarılı bulduğumuz projeleri başlatmaya odaklanacağız. Müşterilerimizin kendi tedarik zincirleri içindeki lojistik maliyetlerini düşürebilmek veya hızlandırabilmek, onlara yeni pazarlara girerken rekabet avantajı sağlayabilmek önceliğimiz olacak” diyor.
Gefco Grup, destinasyon sayısını artıracak
Endüstriyel lojistik ve otomotiv lojistiğinde Avrupa’da başarı kaydeden Gefco Grup, Türkiye’de 2002’den beri endüstri, otomotiv alanında hizmetler sunuyor. İş modeli anlamında “asset light” sistemini benimseyen şirket, Türkiye’deki yatırımlarını da bu modele uygun olarak şekillendiriyor. Avrupa’da ilk 10 lojistik firması arasında yer alan Gefco Grup’un beş kıta üzerinde 100’den fazla ülkede tesisleri bulunuyor (Kuzey Amerika, Avrupa, Asya, Brezilya, Rusya, Birleşik Devletler Topluluğu, Meksika). 44 şube ve 400’den fazla tesis ile Gefco 2017’de de yatırımlarını devam ettirmeye odaklanıyor. Gefco Satış ve Pazarlama Direktörü Serkan Çelik, “Ürün çeşitliliğimizi ve hizmet verdiğimiz destinasyonları artırarak, negatif etkilere rağmen satış tahminlerimizi tutturmayı başardık. Örneğin ilk altı aya baktığımızda planlanan bütçe rakamlarımızın üzerinde performans gösteriyoruz. Bir önceki senenin ocak-haziran ayı performansına baktığımızda ciromuzda yüzde 10 artış yakaladık” diyor. Gelecek dönemde Gefco, Rusya ve Ortadoğu ülkeleriyle iş süreçlerinin daha verimli şekilde yürümesi için çeşitli çalışmalar planlıyor. Türkiye’nin konum avantajının önemine dikkat çeken Çelik, Türkiye’de devam eden yatırımların altyapı sorunlarının çözümünün kritik noktada olduğunu, Türkiye’nin taşımacılığı ağırlıklı olarak karayolu ile yaptığını, taşıma türlerinin daha dengeli olarak yapılması için çalışmaların artırılması gerektiğini söylüyor.
Ekol Lojistik intermodal taşımacılığa ağırlık verecek
Fortune 500 lojistik şirketlerinden biri olarak başarılı performansını devam ettiren Ekol Lojistik, 2016 yılını Ro-Ro şirketi ile birlikte 670 milyon euro ile kapattı. Hedefi, bu istikrarlı büyümeyi 2017’de de sürdürmek. Şirketin 2017 planlarında inovasyon ve teknoloji öne çıkıyor. 7 bin çalışanıyla 14 ülkede faaliyet gösteren Ekol, bu ülkelerin arasına en son 20 milyon euro yatırımla İran’ı ekledi. Faaliyetlerinde teknolojiyi kullanan şirketin odağına yerleştirdiği asıl konu Endüstri 4.0. Ekol Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Musul, “Artık Endüstri 4.0’a hazırlanıyor ve bu konu için projeler üretiyoruz” diyor. Ekol’ün üzerinde durduğu konulardan biri de intermodal taşımacılık. 30 milyon doları aşan yatırımla Yalova’da yeni bir Ro-Ro Terminali inşa edildi, 2017’nin ilk yarısında bu terminalin faaliyete geçmesi planlanıyor.
Şirket odaklandığı pazarlardan biri olan İran ile hem otomasyonel hem konvansiyonel çözümler sunmaya hazırlanıyor. İran tesisinin konvansiyonel bölümü 2017’nin ilk yarısında hizmete sunulacak. Şirketin hedefi, Türkiye ve Azerbaycan ticaret yolunun üzerinde bulunan Qazvin’indeki tesisini 2020’ye dek Ortadoğu’nun en modern ve yüksek kapasiteli lojistik üssü yapmak. Yeşil lojistik alanında da çalışmaları olan Ekol’ün Şekerpınar’da inşa ettiği merkezi, 2017 yılının ilk yarısından itibaren faaliyete geçecek. LEED sertifikalı tesis, ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük kısmını güneş panelleri ile sağlayarak kendi içerisinde birçok ilki ve yeniliği hayata geçirecek. İkinci olarak, Ankara’daki 60 bin palet kapasiteli yüksek otomasyon teknolojisine sahip tesisi, yüzde 50 oranında büyütmek için hem inşaat hem de otomasyon sistemlerini içeren yaklaşık 20 milyon euro yatırım ile gerçekleşti.
Horoz Bolloré Logistics’in odağında Afrika var
Horoz Bollore Logistics, 2016’da daralan pazarları daha önceden görüp rotasını güçlü olduğu Afrika kıtasına çevirdi. Afrika kıtasında ortağı Bolloré’nin 50 yılı aşkın süredir faaliyet göstermesi ve kıtada iyi altyapıya sahip olması önemli avantajlarından biri oldu. Bollore Afrika kıtasındaki 54 ülkenin 46’sında güçlü. Afrika’da işlettiği 16 limanla, demiryollarıyla, 6 bin araçlık filosu ve 281 deposuyla etkin çalışmalar yürütüyor. Yılda 6 milyon TEU konteyner elleçliyor ve 6,5 milyon ton kargo taşıyor. Türkiye’den Afrika’ya en çok taşıma yapan forwarder firmalarının başında geliyor. Ortadoğu’da ise Katar, Suudi Arabistan, Ürdün, Kuveyt gibi ülkeler odağında. Avrupa, ABD ve Uzakdoğu ile ilişkilerde ise süreklilik söz konusu. Horoz Bollore Logistics, havayolu, denizyolu taşımacılığı, konteyner, hava kargo ve konteyner dahili taşımacılığı yapıyor. Yılda 115 bin TEU’luk konteyner taşıma hacmi var. 6 bin ton hava kargo ithalat ve ihracat yükü taşıyor. Özel çözümler konusunda ise farklı yönleri ile dikkat çekiyor. Horoz Bolloré Logistics Genel Müdürü Hakan Yaman, “Ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörüne proje kargo taşımacılığı yapıyoruz. Bunun için ayrı departmanımız var. Bir de genel kargo kapsamı altında hizmet veremediğimiz sektörlere özel çözümlerimiz var. Örneğin, uzay ve havacılık, sağlık hizmetleri, marin lojistik gibi özel ürünlerimizde oldukça iddialıyız” diyor. 2017 yılı için Yaman zor koşullar ve olumsuzluklardan fırsatların çıkacağını söylerken, 2017’de yüzde 10 oranında büyüme hedeflediklerinin altını çiziyor.
Mars Logistics yeni pazarlarla büyüyecek
Karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu ve intermodal taşımacılık modelleriyle dünyanın birçok noktasına taşımacılık gerçekleştiren Mars Logistics, özellikle denizyolu ve havayolu taşımacılığında Avrupa, Uzakdoğu ve Amerika ile yoğun çalışıyor. Karayolunda bin 860 özmal araçlık filosu ile Avrupa, Türki Cumhuriyetler ve Kuzey Afrika gibi birçok pazarda aktif olarak hizmet veriyor. Şirket özellikle İspanya, Fransa, Fas ve Tunus hatlarında yüksek taşıma hacmine sahip. Mars Logistics Genel Müdürü Ali Tulgar, “Sürdürülebilir büyümemizi devam ettirdiğimiz bir yılı geride bıraktık. 2016 yılında yüzde 12 büyüme ve 250 milyon euro ciro elde ettik. 2017’de de yüzde 12 büyüme hedefliyoruz” diyor. Firmanın gündeminde yeni pazarlar var. 2016’da Avrupa’nın yanı sıra Doğu pazarına açılarak yeni adımlar atılmıştı. 2017’de bu trafik artırılacak. Filo ve depo yatırımları ise hız kesmeden devam ediyor.
2017’nin ikinci çeyreğinde 30 milyon euro yatırımla Hadımköy’deki yeni lojistik merkezini hayata geçirmeye hazırlanan Mars Logistics, ayrıca Almanya-Türkiye ve Lüksemburg-Türkiye arasındaki intermodal hatları geliştirmek üzere de çalışmalar yürütüyor. Tulgar filoya 20 milyon euro yatırım yapacaklarının altını çiziyor. İstanbul-Anadolu yakasında lojistik merkezi ve yeşil lojistik üzerine çalışmalar öncelikler arasında. Tulgar, 2017 yılı için yeni stratejilerin gündemlerinde olduğunun altını çiziyor. Yaşanan siyasi ve ekonomik çalkantılar, güvenlik riskleri, ticaret yolları üzerinde olumsuz etkiler, sınır kapılarında ve limanlardaki sorunlar nedeniyle zor bir dönemden geçildiğine dikkat çekiyor. Tulgar sektördeki pozitif gelişmeleri tekstil ve otomotivde siparişlerin devam ediyor olması olarak açıklıyor.
Negmar Grup, denizde avantajlı kontratlar peşinde
Deniz ve kara taşımacılığı alanlarındaki faaliyetlerini lojistik sektöründe Etis Lojistik ve deniz taşımacılığının yenilikçi markası İstanbullines ile devam ettiren Negmar Group, denizcilik ve lojistikte farklı ekosistemle büyüyor. 14 ulusal ve uluslararası şirketi, üç uluslararası yatırımcısı, dört merkez ofiste 600’e yakın çalışanı bulunan grubun 2017 yılı hedeflerinde kurumsal altyapısını geliştirmek var.
Negmar Grup CEO’su Mustafa Serdar Duran, “Denizyolu taşımacılığının yenilikçi markası İstanbullines ile üç yıldır Eskihisar-Yalova (Tavşanlı) hattında hizmet veriyoruz. İstanbullines feribotları, zorlu hava şartlarında güvenle denizyolu ulaşımına imkan tanıyor. 2016’da Eskihisar-Yalova (Tavşanlı) ve Ambarlı-Bandırma hatlarında 1 milyon 927 araç ve 3 milyon 977 milyon yolcu ile İstanbul trafiğinden 8 bin 983 kilometrelik araç çektik” diyor. Taşımacılık, depolama ve terminal hizmetleri ile entegre lojistik alanında Etis Lojistik ile de yatırımlarına devam eden Negmar Group, araç filosunu da güçlendiriyor. Son olarak filosuna 37 yeni araç ekleyen grup, Türkiye’nin 3 bin noktasına taşımacılık gerçekleştiriyor.
Netlog Lojistik, yurtdışı atağıyla büyüyor
2003’te kurulan Netlog Lojistik, 2005’te Yıldız Holding’in (Ülker) lojistik işlerini üstlenerek süratli büyüme trendini başlattı. Genel, soğuk zincir ve likit gıda gibi tüm gıda ürünleri lojistiği konusunda deneyim kazandıktan sonra zamanla (fashion&life style) perakende, zincir market, AVM, otomotiv ve teknoloji ürünleri lojistiğinde de sivrildi. Netlog Lojistik Grubu, 23 şirket ve 13 marka ile hizmet veriyor. 2008 krizinde 50 milyon dolar yatırım yapan grup, araç parkı, insan ve yeni operasyonların oluşumu için yapılan bu yatırımların meyvelerini 2010’dan itibaren almaya başladı. 2012-2013’te yaptığı 80 milyon euro tutarındaki ikinci bir yatırımla, proje, depo ve sistem yatırımlarına odaklandı ve büyümesini ivmelendirdi. Ardından 2013’te 45 milyon euro araç yatırımı yaparak büyüme hamlesiyle önemli yatırımlara imza attı. İnorganik büyüme fırsatlarını da değerlendiren grup son iki senede dev satın almalar yaptı. Cirosuna 300 milyon dolar inorganik katkı sağladı. Grubun her biri kendi alanında farklı şirketleri ise uluslararası arenada kimliğini ispatladı. Netlog Lojistik Grup Başkan Yardımcısı Gökalp Çak, “Avrupa’da ciddi iki satın alma gerçekleştirdik. Hollandalı TNT Lojistik ile Belçikalı Belspeed firmalarını bünyemize kattık. Bu satın almalarla Netlog Avrupa’nın en büyük fashion&lifestyle lojistik firması oldu” diyor. Netlog bugün Avrupa, Amerika ve Ortadoğu’da 3 binin üzerinde çalışana ulaştı.
Çak’ın gündemindeki hedeflerden biri, 2017’de bölgede tanınan Netlog’u tüm dünyada tanınan bir lojistik servis sağlayıcı yapmak. Uzakdoğu, Arap- Körfez ülkeleri ve Amerika’da yatırımlarına hız veren Netlog Türkiye’nin yanısıra yurt dışında da ciddi büyüme hedefliyor. Çak konuyla ilgili olarak “Önceliğimiz her zaman Türkiye’deki müşterilerimiz olacak. Devletimizin 2023 hedeflerini destekleyecek lojistik altyapıyı oturtamazsak, ülke olarak bu hedefimizi gerçekleştiremeyiz. Amacımız Türk firmalarının yurt dışında büyümesini destekleyecek sistemleri kurmak ve Türkiye’nin yurtdışındaki lojistik gücü olmak” diyor.
Reysaş Lojistik, demiryolu multimodel taşımacılıkta büyüyor
1990 yılında araç taşımacılığı ile başladığı lojistik sektöründe kısa zamanda büyüyen Reysaş Lojistik, otomotiv milk-run ve otomotiv üretim bandı beslemesi, yurtiçi ve yurtdışı taşımacılık, akaryakıt, demiryolu, denizyolu taşımacılığı ve depolama hizmetleriyle hizmet veriyor. Firma, bin 750 özmal tır, 3 bin kiralık tır, kendisine ait ikisi aktif, yedi demiryolu istasyonu, bin vagon, bin tren konteyneri, 36 depo, 850 bin metrekare kapalı depolama alanı, 13 TUV Türk muayene istasyonları işletmesi ve iki adet Hilton Oteli ile büyük yatırımlara imza attı. Reysaş Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Egemen Döven, 2016 yılını, depo inşaatlarının tamamlandığı, Erzincan ve Eskişehir Hilton Otelleri’nin açılışı, multimodel taşımacılık konusunda yatırımlar yaptıkları yıl olarak değerlendiriyor. Döven, “Depo çatıları üzerinde güneş panelleriyle elektrik üretim tesisleri kurarak elektrik üreterek işletme maliyetlerinin azaltılması konusunda yatırımlarımızı sürdürdük. Depo sayımızı artırdık. Yeşil lojistik kapsamında CNG kullanımı yaparak dönüşüm projeleri gerçekleştirdik” diyor. Reysaş Lojistik, Çamlıca’daki yeni merkez ofisiyle beraber 850 bin metrekarenin üzerinde kapalı, 1,5 milyon metrekarenin üzerinde açık depolama alanına sahip. 2018’de kapalı depo alanını 1,2 milyon metrekareye ulaştırmayı hedefliyor. Depo inşaatı projelerinde ise depo çatılarında toplamda 5 MWp güneş enerjisi tesisi kurarak toplam 10 MWp kurulu güce ulaşmak diğer hedefi.
Reysaş, demiryolu taşımacılığında vagon ve üstyapı yatırımlarını da devam ettiriyor. Otomotiv milk run ve oto taşımasında, gıda, soğuk zincir, LNG ve CNG taşımalarında, depolama ve demiryolu taşımacılığında 2017’de yaklaşık yüzde 15 büyüme planlanıyor. Türkiye’de depo, tren, tarım-hayvancılık (yaklaşık beş-altı kat büyümek için gerekli yatırım gerçekleşti), istif makinaları ve lojistik yatırımlar gerçekleşti. Yurtdışında ise İngiltere, Belçika, Hollanda, Avusturya, Macaristan ve Polonya’da tren yatırımları devam ediyor. Reysaş’ın 2017 büyüme hedefi, yüzde 15. Döven, “Birçok sektörde mal ve hizmet fiyatları dibe vurmuş durumda. Gelir artırıcı operasyonlar yerine maliyet düşürücü operasyonlar daha önemli. 2017’de enerji ve taşıma maliyetlerini düşüren, karbon salımını azaltan, yeşil lojistik anlamında katma değer yaratan işleri öne çıkaracağız; depolarımızın çatılarında GES tesisleri, çekici ve kamyonlarda doğal gaz kullanımı konularına ağırlık vereceğiz” diyor.
Nis 4, 2017 | Yazı içeriği
2017 Dünya Mutluluk Raporu’na göre Norveç Danimarka’yı geride bırakarak dünyanın en mutlu ülkesi olurken, raporda ülkelere vatandaşlarının refahını artırmak için toplumsal güven ve eşitliği inşa etmeleri çağrısı yapıldı.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2012 yılında başlatılan bir girişim olan Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’nın (SDSN) ürettiği rapora göre Kuzey Avrupa ülkeleri en mutlu ülkeler.
Sahra altı Afrika’daki ülkeler ile Suriye ve Yemen listede yer alan 155 ülke içerisinde en mutsuz ülkeler arasında yerlerini aldılar.
SDSN direktörü ve BM Genel Sekreteri özel danışmanı Jeffrey Sachs, “Mutlu ülkeler sağlıklı refah dengesine ve sosyal sermayeye, yani toplum içerisinde yüksek derecede güven, düşükeşitsizlik ve hükümete güvene sahipler” dedi.
EN MUTLU 10 ÜLKE
Raporda ilk 10’u Norveç’in yanında Danimarka, İzlanda, İsviçre, Finlandiya, Hollanda, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve İsveç oluşturdu.
Listenin en sonunda ise Güney Sudan, Liberya, Gine, Togo, Ruanda, Tanzanya, Burundi ve Orta Afrika Cumhuriyeti oluşturdu. Avrupa ülkelerinden Almanya 16. sırada, İngiltere 19. sırada ve Fransa 31. sırada yer aldı. ABD ise bir sıra gerileyerek 14. oldu.
TÜRKİYE 9 BASAMAK BİRDEN YÜKSELDİ
Türkiye açıklanan raporlarda 2015 yılında 76. sırayı almıştı. Geçtiğimiz yıl açıklanan raporda iki sıra gerileyerek 78. sıraya kadar gerileyen Türkiye, bu yıl açıklanan raporda 9 basamak birden yükselerek 69. sıradaki yerini aldı.
Oca 4, 2017 | Yazı içeriği
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nın ortaklaşa hazırladığı “Trafik Kazalarının Önlenmesine İlişkin Dünya Raporu” verilerine göre karayolu trafik kazaları, ortalama olarak her yıl 1,2 milyon kişinin ölümüne yol açmakta; bunların % 90’ı da düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde olmaktadır. Her yıl hava kirliliğinden ölenlerin sayısı ise 6,5 milyon, trafik kazalarından ölenlerin sayısından neredeyse 6 kat daha fazla. Enerjiyle ilgili sera gazı emisyonlarının neredeyse % 25’i ulaşım sistemlerinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de demiryolu ve liman altyapısındaki yetersizlikler nedeniyle karayolu taşımacılığı tercih edilmiş ve karayolu taşımacılığı sektörünün büyümesine yol açmıştır. Karayolu taşımacılığının ağırlıklı kullanılmasının bedeli ise trafik yoğunluğu, hava kirliliği, ses kirliliği, yüksek kaza oranları, yolların hızla yıpranmasının yanı sıra, ulaştırma için büyük ölçüde ithal edilen karbon yakıtlara olan bağımlılıktır. Dünyamız ve ülkemiz için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak istiyorsak, ulaştırma sektörünün büyük bir dönüşüm geçirmesi gerekmektedir.
Sürdürülebilir ulaşım olmadan, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) konusunda ilerleme kaydedemeyeceğimiz çok açıktır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine baktığımız zaman, yoksulluk ile ilgili 1. hedef, sanayi, yenilikçilik ve altyapı ile ilgili 9. hedef, sürdürülebilir şehir ve yaşam alanları ile ilgili 11. hedef ve iklim eylemi ile ilgili 13. hedef üzerinde çalışmaları sürdürdüğümüz takdirde sürdürülebilir ulaşım konusunda kayda değer bir ilerleme kaydedeceğimize şüphe yok. Bu hedefleri gerçekleştirmek için ulaştırma endüstrisini yeniden gözden geçirmemiz ve gelecekte sürdürülebilir taşımada ne gibi unsurların olduğunu yeniden tanımlamamız gerekiyor.
Böyle baktığımız zaman öncelikli olarak, ulaşım sistemlerinin kırsalda da kentte de herkes için verimli ve erişilebilir olmasına dikkat edilmelidir. Verimli ve erişilebilir ulaşım sistemleri aynı zamanda yeni pazarların, eğitimin, sağlık hizmetlerinin ve diğer fırsatların da erişilebilirliğine yol açacaktır. Bu sayede sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını da es geçmemiş olacağız.
Ulaştırma sektöründe geçekleştirilecek bir dönüşümde dikkat edilmesi gereken iki konu var. Bunlardan biri, teknolojik gelişmelerin etkin bir şekilde ulaşım sistemlerine entegre edilmesi; diğeri de daha esnek ulaşım altyapılarının kurulmasını sağlamaktır. Konu kesinlikle nicelik değil, nitelikle alakalıdır. Ayrıca kamunun, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının da birlikte, omuz omuza çalışması gerekmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 17. hedefi kapsamında uygulama araçlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın canlandırılması söz konusu olmaktadır. Sektördeki tüm aktörleri bir dizi ortak hedef etrafında birleştirmek ve birlikte çalışmalarını sağlamak, sürdürülebilir ulaşım için ihtiyacımız olan dönüşümü başlatmak için iyi bir adım olacaktır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde çalışmaların işbirlikleri içinde sürmesiyle sektörün sürdürülebilirliği ve doğamızın korunması sağlanabilir.
Ara 23, 2016 | Yazı içeriği
Global yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey & Company’nin Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) işbirliğiyle hazırladığı “Women Matter Türkiye 2016” raporu tanıtım toplantısı, 22 Aralık 2016 tarihinde düzenlendi.
Türkiye’de halen %30 olan kadınların işgücüne katılım oranının OECD ortalaması olan yüzde 63’e çıkarılması halinde, GSYİH’nin 2025 yılında %20, yani 240 milyar dolar seviyesinde artabileceği açıklandı. Rapora göre, kadınların işgücüne eşit katılımı, dünya ekonomisini 2025’te 12 trilyon dolar yani %11 büyütme potansiyeline sahip.
11 farklı sektörden Türkiye ekonomisine yön veren 102 şirketin 240 bin beyaz yaka çalışanını kapsayan araştırmaya göre, lider şirketlerde kadın temsil oranı %41 ile uluslararası oranların altında yer aldı. Bu oranda finans sektörünün etkisi öne çıktı. Sadece finansta kadının temsil oranı %56 iken genel ortalamada ise %30 oldu. Rapora göre çalışan kadın oranı üst düzey yönetime çıktıkça azaldı, ancak diğer ülkelerle kıyaslandığında iyi seviyelerde olduğu görüldü. Rapora öre üst düzey yöneticilerde kadın temsil oranı % 25 iken, bu oran ABD’de % 17, Avrupa’da % 20, Asya’da %8. Ancak 102 şirket arasında karşılaştırmalı olarak bakıldığında üst düzey yönetimdeki kadın temsil oranı sıralamasında başta yer alan ilk 25 şirket için bu oran %45 iken, son 21 şirkette sıfır.
Rapor sunumunu yapan McKinsey ortaklarından Bengi Korkmaz, araştırmada liderlik seviyesinde çeşitliliğin ve kadın çalışan oranının artmasının kurumsal performansı artırdığına dikkat çekti. Üst kademelerde bir veya birden faza kadın çalışanı olan şirketlerin karlılık oranının sektördeki diğer şirketlere göre daha yüksek olduğunun görüldüğünü söyledi.
Bengi Korkmaz’ın sunumunun ardından bir açık oturum düzenlendi. Bu kalabalık oturumun konuşmacılar ise Borusan CEO’su Agah Uğur, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç, Allianz CEO’su Aylin Somersan Coqui, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Konda Genel Müdürü Bekir Ağardır, Eczacıbaşı Sağlık Grubu Başkanı Elif Çelik, TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Nur Ger, Egon Zehnder İstanbul ofis lideri Murat Yeşildere, McKinsey ülke direktörü Özgür Tanrıkulu, ING Bank Türkiye CEO’su Pınar Ababay, Doğuş Dergiler Grubu Başkanı Seda Domaniç ve üniversite öğrencisi Gül Hira Turhan oldu.
Women Matter Türkiye 2016 rapor tanıtımı ve sunumuna buradan ulaşabilirsiniz.