Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Bankası’nın ortaklaşa hazırladığı “Trafik Kazalarının Önlenmesine İlişkin Dünya Raporu” verilerine göre karayolu trafik kazaları, ortalama olarak her yıl 1,2 milyon kişinin ölümüne yol açmakta; bunların % 90’ı da düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde olmaktadır. Her yıl hava kirliliğinden ölenlerin sayısı ise 6,5 milyon, trafik kazalarından ölenlerin sayısından neredeyse 6 kat daha fazla. Enerjiyle ilgili sera gazı emisyonlarının neredeyse % 25’i ulaşım sistemlerinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de demiryolu ve liman altyapısındaki yetersizlikler nedeniyle karayolu taşımacılığı tercih edilmiş ve karayolu taşımacılığı sektörünün büyümesine yol açmıştır. Karayolu taşımacılığının ağırlıklı kullanılmasının bedeli ise trafik yoğunluğu, hava kirliliği, ses kirliliği, yüksek kaza oranları, yolların hızla yıpranmasının yanı sıra, ulaştırma için büyük ölçüde ithal edilen karbon yakıtlara olan bağımlılıktır. Dünyamız ve ülkemiz için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak istiyorsak, ulaştırma sektörünün büyük bir dönüşüm geçirmesi gerekmektedir.
Sürdürülebilir ulaşım olmadan, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG) konusunda ilerleme kaydedemeyeceğimiz çok açıktır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine baktığımız zaman, yoksulluk ile ilgili 1. hedef, sanayi, yenilikçilik ve altyapı ile ilgili 9. hedef, sürdürülebilir şehir ve yaşam alanları ile ilgili 11. hedef ve iklim eylemi ile ilgili 13. hedef üzerinde çalışmaları sürdürdüğümüz takdirde sürdürülebilir ulaşım konusunda kayda değer bir ilerleme kaydedeceğimize şüphe yok. Bu hedefleri gerçekleştirmek için ulaştırma endüstrisini yeniden gözden geçirmemiz ve gelecekte sürdürülebilir taşımada ne gibi unsurların olduğunu yeniden tanımlamamız gerekiyor.
Böyle baktığımız zaman öncelikli olarak, ulaşım sistemlerinin kırsalda da kentte de herkes için verimli ve erişilebilir olmasına dikkat edilmelidir. Verimli ve erişilebilir ulaşım sistemleri aynı zamanda yeni pazarların, eğitimin, sağlık hizmetlerinin ve diğer fırsatların da erişilebilirliğine yol açacaktır. Bu sayede sürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını da es geçmemiş olacağız.
Ulaştırma sektöründe geçekleştirilecek bir dönüşümde dikkat edilmesi gereken iki konu var. Bunlardan biri, teknolojik gelişmelerin etkin bir şekilde ulaşım sistemlerine entegre edilmesi; diğeri de daha esnek ulaşım altyapılarının kurulmasını sağlamaktır. Konu kesinlikle nicelik değil, nitelikle alakalıdır. Ayrıca kamunun, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının da birlikte, omuz omuza çalışması gerekmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 17. hedefi kapsamında uygulama araçlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın canlandırılması söz konusu olmaktadır. Sektördeki tüm aktörleri bir dizi ortak hedef etrafında birleştirmek ve birlikte çalışmalarını sağlamak, sürdürülebilir ulaşım için ihtiyacımız olan dönüşümü başlatmak için iyi bir adım olacaktır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesinde çalışmaların işbirlikleri içinde sürmesiyle sektörün sürdürülebilirliği ve doğamızın korunması sağlanabilir.