Eyl 15, 2017 | Yazı içeriği
Kurumsal sürdürülebilirlik uzmanları olarak herkes için daha kapsayıcı bir dünya yaratmak ve adil bir nesil yetiştirmek zorundayız. Şirketlerin çevreye duyarlı olmalarının yanı sıra kâr elde ederken topluma borcunu da ödemelerinin de yollarını aramaları, farklılıkları kucaklamaları ve herkesi kapsayan platformlar oluşturmaları gerekiyor. Çeşitliliği şirket kültürüne dahil etmek isteyen kurumların atması gereken bazı adımlar var.
Diverse People Friendship Togetherness Connection Aerial View Concept
- Konfor alanınızdan çıkın
Şirketler çeşitlilik konusunda gerçek bir ilerleme sağlamak istiyorsa konfor alanlarının dışında adım atmalı ve açık fikirli diyaloglar gerçekleştirmelidir. Dürüstçe iletişim kurmak, hesap verebilirlik kültürünün gelişmesine yardımcı olur. Önyargılar, ayrımcılık, işe alım süreçlerinde kişilere verilen öncelikler, bireylerin korkuları, yanlış anlamaları gibi konuları keşfetmek için şeffaflık büyük önem taşımaktadır. Empati kurmak, insanların ortak noktalarını görebilmeyi mümkün kılar. Kurumsal sürdürülebilirlik ekipleri, iş dünyasındaki eğilimleri ve davranışları etkileyen kişiler olmalıdırlar.
- Bir sonraki kuşağa yatırım yapın
Şirketlerin öğrencilere deneyim kazandıracak çeşitli staj programları hazırlaması, gençlerin kariyer gelişimlerinde önemli bir rol oynayacaktır. Staj programları sayesinde farklı geçmişlere sahip olan gençlerin kurum kültürüne aşina olmalarına, iş bağlantıları kurmalarına, yeteneklerini sergilemelerine ve deneyim edinmelerine katkıda bulunulmaktadır. Araştırmalar da gösteriyor ki şirketlerin staj programlarına katılmış olan gençlerin, staj yapmamış gençlere oranla çok daha kolay iş bulabiliyorlar. Türkiye’de staj programına sahip olan pek çok büyük şirket mevcut. Coca-Cola, Bosch, Deloitte, Doğuş Grubu, Eczacıbaşı Topluluğu, EY Türkiye, Microsoft, P&G, Sütaş bu kurumlardan bazıları.
- Cinsiyet ve etnik çeşitliliği artırın
McKinsey’in “Why Diversity Matters, Çeşitlilik Neden Önemlidir” raporuna göre çeşitlilik konusuna odaklanmış olan kurumlar çok daha güçlü kurumsal kültürlere sahipler. Rapora göre çeşitliliğin, kurum imajını zenginleştirmek, karar almayı geliştirmek, çalışan memnuniyetini artırmak, müşteri oryantasyonunu güçlendirmek ve yetenek havuzunu genişletmek gibi çok farklı faydaları öne çıkıyor. Ayrıca ülke bazında bakıldığında çeşitlilik ile daha iyi bir mali performans arasında doğrusal bir ilişki de var. Çeşitlilik, inovasyonu doğurur, inovasyon da iş büyümesine neden olur.
Ağu 21, 2017 | Yazı içeriği
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, 2015’e kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadının çocuk bakımı, 112 bin kadının ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bıraktığını belirterek, iş hayatındaki kadınların bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemin oluşturulması gerektiğini kaydetti.
Gazete Habertürk’ün haberine göre, TÜRKONFED’den yapılan açıklamada, derneğin bu yıl sonunda üçüncüsü yayımlanacak “3. İş Dünyasında Kadın Raporu”nun ikinci faz sonuçları paylaşıldı. Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan, Türk sosyal güvenlik sistemini, kadının çalışma hayatına girmesi ve sosyal güvenceye erişimi açısından ele alan ikinci faz raporu, sosyal yardımların kadın istihdamı üzerindeki etkisini de inceleyerek, kadın istihdamını artırmaya yönelik sunduğu önerilerle dikkati çekti.
Raporu değerlendiren Kadooğlu, kadının güçlenmesi halinde toplumun gelişip güçleneceğini belirterek, kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemin oluşturulması gerektiğini aktardı.
‘KABUL EDİLEMEZ’
Kadooğlu, şöyle konuştu:
“Kadınların temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değildir. Kreş konusunda atılacak adımlar önemli ama bakım sigortası sisteminin çok hızlı bir şekilde kurulması halinde ilk etapta söz konusu hizmetlerde çalışacak 500 bin kadın için ilave istihdam sağlanabilir”
‘YENİ İŞYERİ AÇANA PRİM DESTEĞİ GEREKLİ’
TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık ise kadının doğum sonrası çalışmasını teşvik eden doğum borçlanması, sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin de kadın istihdamını artırmada önemli bir rol üstlendiğini belirterek, “Yeni işyeri açan girişimci kadınlar için de primlerin belirli bir kısmının, yine işsizlik fonundan veya devlet tarafından karşılanabileceğini düşünüyoruz” dedi.
Kaynak: HaberTürk
Ağu 4, 2017 | Yazı içeriği
Dow Chemical dünyanın önde gelen kimya şirketlerinden birisi. Dow Türkiye’nin geçmişi ise 1971’e dayanıyor. Şirket Türkiye’deki üretim tesislerinde, altyapı, otomotiv, inşaat, boya, ambalaj, su arıtma, bina güçlendirme, enerji verimliliği, kozmetik, beyaz eşya gibi birçok sektöre yüksek teknoloji içeren çözümler üretiyor.
“Kimya, bir sorun değil, tam tersine sürdürülebilir gelişme sağlayan bir çözümdür” sloganını benimseyen şirket; enerji, iklim değişikliği, su, gıda, barınma ve sağlık gibi büyük sorunlara yenlikçi çözümler üretmeyi hedefliyor.
Dow Türkiye ve Orta Asya Başkanı İhsan Necipoğlu’na şirketin sürdürülebilirlik vizyonunu ve geleceğe yönelik iş stratejilerini sorduk.
İşletmelerin rolü yeniden tanımlanmalı
“Dow olarak, düşük karbon ekonomisine geçişte rolümüz; enerji verimliliği, yalıtım, yeşil enerji üretimi, ambalajlama, gıda güvenliği gibi alanlarda bilime dayalı çözümler sağlamak” diyen İhsan Necipoğlu, faaliyet gösterdikleri çeşitli coğrafyalarda akıllı şehirler konseptine uygun olarak, şehirlere enerji verimliliği yüksek ve düşük karbonlu yaşam alanları sağlayacak çözümleri ulaştırmaya devam ettiklerini söylüyor.
Necipoğlu, “Dünya ve toplumun yararına olan her ne varsa, bunun iş dünyası için de faydalı olduğuna inanıyoruz. Sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda, işletmelerin sahip oldukları rolü yeniden tanımlamak ve sürdürülebilir bir dünya ve sürdürülebilir bir topluma doğru geçişte önderlik etmeyi amaçlıyoruz” diyor.
Kimya dünya için maksimum fayda sağlıyor
İhsan Necipoğlu, 1995 yılında başlattıkları 10’ar yıllık sürdürülebilirlik hedeflerinin üçüncü jenerasyonunda olduklarını ifade ediyor. 2005 yılı, çevre, sağlık ve güvenlik hedeflerinin yanı sıra, şirketin öncelikle kendi faaliyetlerinin ayak izine odaklandığı bir yıl olmuş. 2015 Sürdürülebilirlik Hedefleri, müşteriler ve ürünleri de kapsayarak şirketin “parmak izi”ni yansıtmış. Dow, 2025 hedeflerini 7 başlık altında topluyor. Necipoğlu, “2025 Sürdürülebilirlik Hedeflerimiz doğrultusunda yaratacağımız dünyada sürdürülebilirlik o dünyanın kendisi olacak” diyor.
Kamu politikaları, bilim, teknoloji ve inovasyonu birleştirecek
Dow, sürdürülebilir bir dünya ve topluma geçiş sürecini kolaylaştıracak sosyal bir planın geliştirilmesine öncülük etmeyi hedefliyor. Bu plan, işletmeler, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, hükümetler ve akademik kurumları bir araya getirecek, kişisel rollerimizi yeniden tanımlamamıza olanak tanıyacak. Necipoğlu, “Dünyanın vereceği en zorlu sürdürülebilirlik sınavlarına yönelik olarak kamu politikaları, bilim, teknoloji ve inovasyonu birleştiren ilk modelimizi 2017 sonunda yayımlayacağız” diyor.
Dow’un ikinci hedefi, kimya alanında insanlığa fayda sağlayacak yenilikçi buluşları hayata geçirmek. Bu buluşların, sürdürülebilir gelişmeye altı kat net olumlu etki sağlaması hedefleniyor.
Döngüsel ekonomiye geçiş hızlanacak
Üçüncü hedef, inovasyon ve işbirliği kanalıyla, dünyanın eskiden ‘atık’ olarak adlandırılan maddelerin yeni ürün ve hizmetlere dönüştürüldüğü, ‘döngüsel ekonomiye’ geçişini sağlamak. “Gündelik olarak kullandığımız ürünlerin, geri dönüşümü sağlanarak, örneğin plastik atıkların taşımacılıkta yakıt olarak kullanılması gibi yaratıcı biçimlerde yeniden tasarlandığı, ekonomik bir vizyon geliştireceğiz” diyen Necipoğlu, önümüzdeki on yıl boyunca bu alanda diğer sektör liderleri, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve hükümetlerle ortaklıklar kuracaklarını söylüyor.
Hayvanlar üzerinde yapılan testleri yüzde 30 azaltacak
Dow’un dördüncü hedefi, 2025 yılına kadar hem şirket hem de ekosistem için fayda sağlayacak olan projeler aracılığı ile 1 milyar dolar net değer yaratmak. Bu hedefi, kimya teknolojisine olan güveni arttırmak izliyor. “Dünyada emtia üretiminin yüzde 95’inden fazlasını kimya mümkün kılıyor” diyen Necipoğlu, kimyanın bu anlamda sınırsız bir sosyal ve çevresel değer yaratma potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekiyor. Dow da, farklı işbirlikleri ve araştırmalarla bu teknolojinin güvenli kullanımını arttırmayı amaçlıyor. Örneğin hedeflerden birisi 2025 yılına kadar hayvanlar üzerinde yapılan testleri yüzde 30 oranında azaltmak.
Şirket, 2025 yılına kadar temiz su kullanım oranını yüzde 20 oranında azaltarak 400 MW olan küresel enerji gereksinimini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedefliyor. Necipoğlu, “Önümüzdeki 10 yılda şirket olarak büyüyecek olmamıza rağmen, Dow’ın sera gazı emisyonları 2006 değerlerini geçmeyecek” diyor.
Dow, tüm bu dönüşüme çalışanlarını da dahil ediyor. Örneğin, Dow çalışanları öğrenciler ve öğretmenlere bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında 600 bin saat eğitim vererek destek olacaklar. Dow gönüllüleri dünya çapında 700 sürdürülebilirlik projesi gerçekleştirecek.
Gelirin yüzde 30’u yeni ürünlerden
Dow, dünyanın 180 ülkesinde faaliyette olan, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 36 ülkede ise üretim yapan bir şirket. İhsan Necipoğlu, “Bugün çözüm üretme ve inovasyon yaratma iddiasında bulunmak için, olası zorlukları yaşayarak tespit etmemiz lazım. Bir diğer deyişle, yerelleşmek tek seçenek. Dow olarak bugün Türkiye’de iki ortak yatırımımızla ve ikisi karbon elyaf üretmekte olan toplam 6 üretim tesisimiz ile Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma yolculuğunun bir ortağı olmak üzere çalışıyoruz” diyor.
Her sene küresel olarak yılda 1,9 milyar dolar AR-GE’ye yatırdıklarını ve satışlarının yüzde 30’unu yeni ürünlerden sağladıklarını söyleyen Necipoğlu, “Çözümlerimizin Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma yolculuğuna etkisi derinlere gidiyor. Styrofam’dan örnek vermek gerekirse; bina ömrü kadar ısı yalıtımı sağlayan ve dünyada 21 milyon binada kullanılmakta olan bu çözümümüzle her yıl dünyada 9 milyar dolarlık enerji tasarrufu sağlamaktayız. Türkiye’de bugüne dek 700 bin konutta uygulanan Styrofam, 700 milyon varil petrol eşdeğerinde tasarruf gerçekleştirilmesini sağladı” şeklinde konuşuyor.
“Soçi ve Rio’da yaşam kalitesini yükselttik”
“7 yıl kadar önce Olimpiyatlar’ın 10 ana sponsorundan biri olmak istediğimizde, getireceğimiz çözümlerin kimya ve bilime dayalı enerji verimliliği olduğunu söylemiş ve Olimpiyatlar’ın kimya ve düşük karbon ortağı olacağımızı belirtmiştik. Soçi Olimpiyat Oyunları için gereken malzemelerin ve çözümlerin Dow’ın düşük sera gazı emisyonu ve enerji tasarrufu sağlayan teknolojileri ile üretilmesini sağladık. Soçi Olimpiyatları’nın karbondioksit emisyonunu, 9 ay gibi rekor bir sürede, 520 bin ton eşdeğer olarak azaltmayı başardık.
Dow olarak sürdürülebilirlik felsefemizi Rusya’ya sunduk ve olumlu bir değişimi başlattık. Rio Olimpiyatları kapsamında ise 2026’ya kadar 1 milyon ton’dan fazla eşdeğer olarak karbondioksit salınımını azaltma taahhüdü verdik. Yüksek teknoloji ve çözüm odaklı bir yaklaşımla Sochi ve Rio gibi çok değişik coğrafyalarda bulunan iki şehirde yaşam kalitesinin ne düzeyde arttırılabileceğini ölçülebilir bir biçimde gösterme imkanı elde ettik.”
Kaynak: Dünya Gazetesi
Tem 7, 2017 | Yazı içeriği
Globescan ve SustainAbility’nin stratejik danışmanları tarafından yapılan yeni bir ankete göre, dünyanın önde gelen kuruluşları, önümüzdeki on yıl sürdürülebilirliği temel iş modellerine entegre etme becerileri ile tanımlanacak. Araştırmacılar, inovasyonun ve sosyal sorumluluğun bu kuruluşlar için temel dayanakları olacağını ortaya koydu.
Son 20 yılda sürdürülebilirliği gündemine almış lider kuruluşların hangileri olduğu sorusunun da bulunduğu ankette uzmanlar, çoğunlukla sürdürülebilirlik konusunda küresel lider olarak adlandırılan Unilever’in tüketiciye yönelik markalarını gösterdiler. Unilever, %45 oranında son yedi yıldır en iyi global kurumsal sürdürülebilirlik lideri olarak gösterildi. Amerikan giyim firması Patagonia %23 ile ikinci sırada yer alırken İsveç halı üreticisi ve perakendeci olan Interface %11 ile üçüncü olarak uzmanların onayını aldı. IKEA %8 ile dördüncü olurken, Marks & Spencer, Natura ve Tesla %7 ile beşinci sırada yer aldı.
Sürdürülebilirliği iş dünyasına entegre etmenin, bu konuda diğer firmalar için lider konumda olmalarının ve tedarik zinciri yönetiminde güçlü performans göstermenin yanı sıra Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne bağlı olmak, şirketlerin kurumsal liderler olarak kabul edilmelerinin temel nedenleri olarak tanımlanmaktadır.
Gelecek on yıl içerisinde öncü kuruluşları tanımlayacak karakteristik özellikler, uzmanlar tarafından değerlendirildi.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Tem 5, 2017 | Yazı içeriği
İstanbul’da elektrikli taksi dönemi bu hafta itibari ile resmen başladı. İlk olarak 3 elektrikli araç Zincirlikuyu’daki Zorlu Center AVM’nin taksi durağında hizmete girdi. Bundan sonraki her hafta yeni araçlar sisteme entegre olacak. Proje ile amaçlanan elektrikli taksi sayısı ise 9 bin adet olarak belirlendi.
Elektrikli Taksi Projesi’nde kullanılacak araçlar Renault tarafından üretilen Zoe’ler oldu. Projenin finansmanını ise DenizBank sağladı. Ayrıca şarj istasyonları DenizBank, Migros, İspark otoparkları ve taksi duraklarında konumlandırıldı. Araçlardaki data hizmetini Turkcell sağlarken, bilişim teknolojileri hizmetini Ceiia firması üstlendi. Araçların kasko hizmeti için ise Axa ile anlaşılmış durumda.
Her hafta yenileri gelecek
Müşteri taşımaya başlayanilk elektrikli taksinin sahibi olan İstanbul Taksiciler Odası Başkanı Yahya Uğur, ilk olarak 3 taksinin hizmete girdiğini ancak önümüzdeki her hafta resmi işlemlerini tamamlayan araçların İstanbul’un farklı noktalarında hizmete başlayacağını söyledi.
Diğer taksici meslektaşlarına örnek olmak için ilk elektrikli taksiyi kendisinin aldığını ifade eden Uğur, kendi elektrikli taksinin diğer aracın yakıt maliyetine satın alınabildiğini anlattı. Uğur sözlerine şöyle devam etti: “Bizim normal taksilerle çalıştığımızda aylık işletme ve yakıt giderimiz ortalama 6 bin lirayı buluyordu. Şimdi biz bu elektrikli araçları aylık 5 bin 500 liraya kiralık ve bu 60 ay devam edecek. Kiralamanın sonunda ise araç bizim olacak. Yani 130 bin lira satın alma maliyeti olan bu aracı diğer araçların aylık giderine satın almış olacağız. Ve en önemlisi ekstra yakıt maliyetimiz yok. Bundan sonra petrol ürünlerine gelen zammı düşünmeyeceğiz.”
5 yılda 9 bin taksi dönüşecek
Uğur, ayrıca Renault’nun 5 yıl boyunca araç bakımı ve batarya bakımlarını üstlendiğini belirterek, “Proje çerçevesinde batarya kiralama bedeli olmayacak. Aracın bataryasının performansı yüzde 75’in altına düştüğünde şirket aracı veya bataryayı değiştirmek zorunda” diye konuştu. Uğur, İstanbul’da çalışan ruhsatlı ticari taksi sayısının 17 bin 395 olduğunu ve önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu rakamın yüzde 50’sinin elektrikli araca dönüştürülmesinin hedeflendiğini söyledi.
Kaynak: Dünya
Tem 3, 2017 | Yazı içeriği
Geçmişte buhar gücünün ve elektriğin hayatımıza girmesiyle gerçekleşen sanayi devrimleri günümüzde dijital teknolojilerin finanstan enerjiye, tarımdan sağlığa tüm sektörlerde şirketleri ve tesisleri dönüştürmesiyle gerçekleşiyor. Dijital teknolojiler, etkiledikleri geniş yelpazedeki sektörlerin üretim ve tüketim süreçlerinde devrimsel bir değişim yaratıyor. Dijital enerji imkânlarının gelişmesi, daha eski teknolojilere sahip enerji santrallerinin dönüşümü konusunun da gündemde kalmasına neden oluyor. Bu dönüşüm, dijital teknolojilerin daha esnek ve uygun maliyetle hale gelmesiyle hızlanıyor.
Dünyada elektrik üretim endüstrisi, dijital dönüşümle daha verimli bir geleceğe hazırlanıyor. 2016 yılındaki Dünya Ekonomik Forumu’na göre 2025 yılına kadar elektrik alanındaki bu dönüşümün 1.3 trilyon dolarlık fırsat yaratması bekleniyor. Enerji santrallerinin servis platformlarıyla donatılması, Bulut Bilişim ve Endüstriyel İnternet olanaklarının kullanılması; daha verimli enerji üretimi ve müşterilere kesintisiz ulaşması açısından önemli avantajlar sunuyor.
1 MİLYARDAN FAZLA İNSANA ELEKTRİK
Dünya, bir milyardan fazla insana elektrik erişimini genişletmek, istikrarlı büyüme ve milyarlarca ilave insanın yaşam standardını yükseltmek için daha fazla elektriğe ihtiyaç duyuyor. Bu, bir yandan şebeke altyapısını oluşturmak ve iyileştirmek, diğer yandan yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesini gerektiriyor. Aynı zamanda, dijital ve fiziksel yeniliklerin enerji teknolojilerindeki gelişmelere olan yakınsaması, endüstriyi etkilemeye başladı. Elektrik sektörünün geleceği, dijital teknolojilerle güçlendirilmiş ve birbirine bağlı yeni bir değer zincirini kapsıyor. Enerji tedarikçileri de giderek daha fazla dijitalleşmeden etkilenen sanayi şirketlerinin yanında yer alıyor.
YÜZDE 20 DAHA YÜKSEK MW
Elektrik şirketleri artık büyük veri analizi yoluyla yakıt karışımını dengeleme, doğalgaz ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin benimsenmesini hızlandırma, ekonomik çıktıyı maksimize ederken maliyet ve emisyonları azaltmak için analitiği kullanarak tesisin çalışmasını optimize etme gibi yeni imkânlardan faydalanabiliyor. Santral faaliyete geçirildiğinde dijital araçlar, performansını ve karlılığını artırıyor. GE’nin son tahminlerine göre, merkezi üretimi dijital hale getirme, yeni rüzgar çiftlikleri için 100 milyon dolara kadar (%20’ye varan daha yüksek MW) ve yeni bir kombine çevrimli gaz enerji santrali için 230 milyon dolara varan değer yaratabilir. Mevcut kombine çevrimli gaz santrali için ise bu değer 50 milyon dolar civarında. Bu, tüm enerji endüstrisinde yeni gaz ve rüzgar santralleri için ek 75 milyar dolarlık değere karşılık geliyor. Ki mevcut santrallere yapılan iyileştirmeler bu değeri daha da yükseltiyor.
SANTRALİN ÇALIŞMA PROFİLİ ARTIYOR
Bugünkü santral ve rüzgar çiftlikleri, karmaşık operasyonlarını verimli bir şekilde yürütmek için entegre veri ve tesis veya filo seviyesi yazılım uygulamalarını kullanmıyor. Tipik bir santral, kullanılabilirlik, çıktı, verimlilik, bakımı kolaylık, aşınma yıpranma ve esneklik arasındaki çeşitli dengeler arasında sabit optimizasyonu gerektiren karmaşık bir sistem. Bu dengelemeler mevcut tüm verileri ve doğru yazılım uygulamalarını kullanarak ele alınmazsa, tesis daha düşük verimlilikte bir profil üzerinden çalışıyor ve halihazırda yapılan sermaye yatırımlarında daha düşük getiriye neden oluyor. Çeşitli dijitalleşme araçlarının kullanılması mevcut bir elektrik santralinin çalışma profilini önemli ölçüde artırabiliyor. Örneğin çeşitli yazılım uygulamaları, tesisin şebekedeki ve genel enerji piyasasındaki değişen koşullara en iyi şekilde yanıt vermesini ve operasyonel verimliliğini en üst düzeye çıkarmasını sağlayabiliyor. Söz konusu uygulamalar, gelişmiş öngörülebilirlik sayesinde yüksek güvenilirlik ve emre amadelik, doğru performans izleme ve tahmin becerisi, santral yetkinliğinin daha iyi izlenmesi yoluyla planlama optimizasyonu ve daha verimli santral planlama için daha düşük üretim maliyetleri ve varlık üretimi tahmin yetkinliği gibi çeşitli operasyonel faydalar sunabiliyor.
Kaynak: Hürriyet